Kitaptaki öykülerin her biri yaşama, insana ayna tutuyor. Yılların birer domino taşı gibi devrilişini anlayamamış ama kendini hep var etmiş kadınlarımıza, annelerimize, eşlerimize, teyzelerimize, büyükannelerimize belki de bize! Bir kenara itilseler de yok sayılsalar da hatta yaşamdan ellerini eteklerini çekip bir köşede sessizce beklemeleri istense de aynı tutkuyla var olmaya direnen savaşçı kadınlarımıza… Yalnızlık, sevgisizlik, umutsuzluk, unutkanlık, her şeye rağmen dik durma, gemileri yakıp gitme, geçmişle hesaplaşma… Genci, yaşlısı hepimizin kendinden birer parça bulacağı insanlık halleri!..
“Cevizli kınalar yaktım saçıma, istedim olayım Ayşe, Fatma; amurlar yoğurdum leğenler dolusu, saldım mahleye taze ekmek kokusu! Attım şarabi kırmızıları, büründüm koyu karaları! Ne içindir, kömür gözlüm, ne için? Üseyin’im için be ya, Üseyin’im için!”