Hepsi kördü, hepsi suçluydu: zorbaları alkışlayan onlardı, kötüleri el üstünde tutan, göklere çıkaran onlardı; iyileri, zayıfları, iyiliği, zayıflığı sinekler gibi ezen onlardı. Bu dünyayı onlar bu duruma getirmişlerdi. (...) Belki de hepsi Emel’di. Hiç değilse Emel’dendi hepsi de, hepsi de Emel’in çirkin bir gölgesiydi.
Her şey bir tutku nesnesi olabilir. Yemek yapmak bile. Mutfak Çıkmazı’nın kahramanı Divitoğlu’nun yaşamını bu tutku altüst eder. Aslında gittikçe zorlaşan yoksul öğrenci yaşamının yükünü hafifletmek için başlamıştır. Ancak, bir kez bu işe bulaştıktan sonra, birbirinden güzel, birbirinden özgün yemekler yapma tutkusu, öğrenimini de, sevgilisini de, ailesini de, onların adına yaraşır bir yargıç olma hayalini de unutturuverir. Divitoğlu’nun yaşamı benzerine pek rastlanmayan bir tragedyaya dönüşür.
Bu kısa romanı okurken bir yandan korkunç bir yokluk ve baskı döneminin yansımalarına, bir yandan da genç bir yazarın arayışlarına tanık oluruz. Tahsin Yücel’in Vatandaş’ta, Peygamberin Son Beş Günü’nde, Yalan’da ve Kumru ile Kumru’da da sürecek olan arayışlarına...