"Aşkın alanına girmek, tıpkı estetiğin alanına girmek gibi, uçsuz bucaksız bir serüvenin içine dalmaktır." diyor Afşar Timuçin. Yine de o serüveni seve seve göze alıyor ve aşkı konu ediniyor bu yapıtında.
Aşk, bilime, mühendislik hesaplarına, us ölçülerine gelir bir konu değil elbette. Buna karşın, insanlık tarihi kadar eski bir etkinlik olan aşkı ele almanın, onu tanımaya, ne olup ne olmadığını anlamaya çalışmanın bir yolu, yöntemi bulunabilir. Bu da daha çok, Timuçin gibi bir edebiyat ve düşün adamının, bilge bir denemecinin üstesinden gelebiliceği bir uğraşıdır kuşkusuz. "Aşkın Diyalektiği" denilince, bilimselli savında bir yapıtı düşündürebilir size. Hayır, bu nitelikte bir yapıt verme gibi bir amacın ardında değil Afşar Timuçin. O, olanca alçakgönüllüğüyle bu konuyu okurlarıyla birlikte (onlarla söyleşircesine) ele alıyor ve çok önemli noktaların altını çiziyor. Bunu yaparken de bunca yıllık kültürel birikimini gözden geçiriyor. Aşka dair söylenmiş ne varsa, onları da göz önünde tutuyor. Türkçede ilk kez kaleme alınmış, özgün bir bakış açısının ürünü olan "Aşkın Diyalektiği" başucu kitaplarınızdan biri olmaya adaydır.